Bir kadını erkek olmaya zorlayan, bedeni yok edemeyince ruhu yok etmeye çalışan kimdir? Ya da nedir diye mi sormalıyım?
Yazı: Burak Özgüner | Bianet | 24 Şubat 2018
25 Ocak’ta ölüm orucuna başlayan trans mahpus Diren Coşkun, 20 Şubat itibarı ile ölüm orucuna ara verdiğini açıkladı, rahat bir nefes aldık ancak tabii ki talepleri hâlâ geçerli.
Diren’in temel insan haklarından ibaret olan taleplerinin yerine getirilmesi, Diren’in yaşaması, yaşatılması demek.
Diren’i ve taleplerini unutmamalıyız.
Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutsak edilen Diren Coşkun, LGBTİ+ aktivisti bir trans kadın ve kendisi vegan. Kadınlara yönelik hiçbir ihtiyacın karşılanmadığı erkek cezaevinde tutuluyor.
Hakkında verilen tutuklama kararı ile onu “dışarıdan” aldıklarında, suçsuzluğunu ve vegan yemek hakkının gasp edildiğini, başladığı açlık grevi ile içeriden dışarıya duyurmuştu. 25 Ocak’ta ise temel insan haklarının gasp edildiğini belirterek, “gerçekten öldürmekten beter ediyorlar” diyerek ölüm orucuna girdiğini dışarıya duyurdu. Çünkü ağır tecrit koşullarında, anlamlandıramadığım bir dayatma ile karşılaşıyordu; erkek olmaya zorlanıyordu.
Bir kadını erkek olmaya zorlayan, bedeni yok edemeyince ruhu yok etmeye çalışan kimdir? Ya da nedir diye mi sormalıyım? Diren’in trans varoluşuna, veganlığına karşı cezaevi yönetiminin tutumu ve tavrı, bir cezalandırma olarak Diren’in ve bizlerin karşısına çıktı. Çok aşina olduğumuz bir tabloydu bu…
Türkiye cezaevlerinin, tutuklu ve hükümlüler için, özellikle OHAL ile iyice içler acısı bir hâl aldığını tabii ki biliyorduk. Diren’in mücadelesi, direnişi ile bir kez daha cezaevlerinin durumuna dikkatlerimiz yoğunlaştı. Şu anda cezaevlerinde birçok LGBTİ+, vegan, vejetaryen tutuklu ve hükümlü, Diren ile benzer sorunları yaşıyor; hakları sistematik olarak gasp ediliyor. Bunu ne kadar görmezden geleceğiz?
İnsanlar, içeriden dışarıya haksızlığı, adaletsizliği, hukuksuzluğu haykırmaya, seslerini duyurmaya çalışırken, en temel haklarından mahrum bırakılırken susup oturacak mıyız? İçerideki insanları da Türkiye’nin hukuksuzluk ortamında her an hapse düşebilecek olan kendimizi de düşünerek, cezalandırmaya dönüşen bu hak gasplarına karşı sesimizi yükseltmeli, suçu ne olursa olsun cezaevlerindeki insanların sahip olduğu hakların uygulanabilirliğinin sağlanması, kimsenin işkence görmemesi için mücadele etmeliyiz.
Diren’in ölüm orucuna başlamadan açıkladığı taleplerini bir kez daha hatırlatmakta fayda var: Lazer epilasyon, cinsiyet geçiş ve vegan yemek hakkı, cezaevindeki transfobik söylemlerin, fiillerin ve ağır tecridin son bulması…
Diren’in mahpusluk sürecinde, cezaevi yönetimi, Diren’den bir cımbızı dahi esirgedi. Cımbız, lazer epilasyon gibi talepler toplumun bazı kesimlerine “lüks” ihtiyaçlarmış gibi gelebilir ama bunlar bir trans kadın için, hele ki mahpus durumda olan bir trans kadın için oldukça önemli ve hayatî talepler… Bu taleplerin önemini trans kadın deneyimi olmayanlar anlayamayabilir ancak bu anlayamama durumu bu taleplerin meşruluğunu, yasallığını asla değiştirmiyor. Vicdanı olan, insan haklarına saygı duyan insanların tek yapması gereken, bu taleplerin yerine getirilmesi konusunda sürecin takipçisi olmak, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının harekete geçmesini sağlamak olmalı…
27. günde ölüm orucuna ara veren Diren Coşkun’un güncel durumu ile ilgili şu not paylaşıldı: “Diren’in ilk etaptaki talepleri olan lazer epilasyon, vegan beslenme ve hapishane çalışanlarının Diren’in trans kimliğinden kaynaklı takındığı ayrımcı tutumlarının son bulması hususlarında görüştük. Bu taleplere ilişkin yaptığımız görüşmede hapishane yönetimiyle, süreci birlikte yürüteceğimize dair uzlaşıya vardık.”
Çok uzatmadan demek istediğimi yazayım: Diren’in ölüm orucuna ara vermesi, rehavete kapılmamıza neden olmasın.
Diren’in ve Diren’le aynı hak ihlâllerini yaşayan birçok insanın talepleri, tam anlamıyla bir adalet meselesi…
Bu taleplerin karşılanması, sadece bizlerin, Diren’in dostlarının değil, bu toplumda vicdana sahip olan herkesin sorumluluğu olmalı. Bu ara süreçte, Diren’in taleplerinin karşılanması için var gücümüzle çabalamalıyız ki Diren yaşasın, yaşayabilsin.
Lütfen sizler de Adalet Bakanlığı’na, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, Diren’in taleplerinin acilen karşılanması için başvuruda bulunun ki Diren içeride unutulmasın, “öldürmekten beter” uygulamalar ile daha fazla karşılaşmasın. (BÖ/HK)