Hayvan & Engelli Özgürleşmesi (just wondering)

just wondering ekibi tarafından hazırlanan ableizm (sağlamcılık) ve türcülük arasındaki bağlantıya dikkat çeken bu değerli videonun Türkçe altyazısını hazırladık. Video, Sunaura Taylor’ın “Beasts of Burden” adlı kitabının temel argümanını inceliyor; sağlamcılık ve türcülüğün nasıl iç içe geçtiğini, baskı biçimleri olarak nasıl birbirleriyle çalıştığını göstermeyi amaçlıyor. Bütünleşik mücadeleye katkı sunması ve kaynak olarak yayılması umuduyla…

I. Bu öykü sizin ilham hikayeniz değil

Bir zamanlar eklem kemikleri eğri olan bir tilki varmış. Karnını tok, açlığını uzak tutarmış. Yürüyüşü tuhafmış ama çok güçlü ve oldukça iyi bir avcıymış. Bu öyküde, tilki kurnaz olamıyor. Bu öyküde tilki, onun anormal yürüyüşünü görüp merhamet gösterip, ona acıyan iyi niyetli bir insan tarafından vuruluyor ve o kişi yaşamaya değer görülmeyen bu hayatı yok ediyor. Bu öyküde, bir başkasının iyi bir beden olarak düşündüğü, kendini bu dünyada ayakta tutabilecek bir beden yüzünden biri ölüyor. 

Artrogripozis gibi rahatsızlıkları genelde öykülerde duymazsınız. Fakat, sağlıklı olarak düşünülen tıbbi modellerin yanında onlar da vardır. Sadece bizim türümüzle sınırlı değildirler. Bu sadece bir öykü değil. Tilki hayattaydı ve bir lütuf gibi öldürüldü. Peki, neden oldu bu?

(Görsel açıklaması: Siyah bir arkaplan üzerinde, basit beyaz ve turuncu çizgilerle artrogripozlu (eğri eklemler) bir tilki çizimi var.)

II. Engelli bedenler ve sağlamcılık 

Sanuara Taylor bir sanatçı, yazar, engelli ve hayvan hakları aktivisti. Sanuara, artık kendisinin bir simgesi haline gelen Artrogripozis ile doğdu. Fakat sonradan, çocukluğunda diğer çocuklar gibi dans edemediğinde, kendinde bir şeyin farklı olduğunu fark etti. Çocuklar bazen kabadırlar ve o zaman da onu “maymun” diye çağırırlardı. Bu bir hakaret olarak düşünülürdü ki o da bunu böyle algıladı, ama aslında maymunları çok severdi. 

“Beasts of Burden” adlı kitabında Taylor, normalde birbirlerinden bağımsız olan iki hareket arasında bir bağlantı kuruyor: hayvan ve engelli hakları. O zaman, önce bedenlerin ne yapıp yapamadığından başlayalım. İki tür engel çeşidi vardır: Tıbbi ve sosyal model. Tıbbi model, engelliliği “onarılması” ve iyileştirilmesi gereken, sağlık normlarına negatif şekilde meydan okuyan, bireysel bir beden meselesi olarak görür. Diğer yandan sosyal model, engelliliğin sosyal ve materyal çevreyle nasıl iç içe geçtiğini ve bunun yalnızca bireyi iyileştirme değil, toplumu düzenleme meselesi olduğunun altını çizerek engellilik hakkında daha kapsamlı bir görüş benimser. Sosyal model doktorlara veya ilaçlara ihtiyaç olabileceğini inkâr etmemekle birlikte, erişimin bir adalet sorunu olduğunu ve engelliliğin genelde çevrenin nasıl şekillendiği ile belirlendiğini söylüyor. Merdiven yerine daha çok rampamız, Latin alfabesi yerine daha çok Braille, sözlü dil yerine daha çok işaret dilimiz olduğunu bir hayal edin. Bu hareket veya iletişim yollarından hiçbiri bir diğerinden daha “doğal” değil, ama bazı yetiler için diğerlerinden daha avantajlı konumdalar. 

Ableist toplumlarda yaşayan insanlar olarak, muhtemelen farkında bile olmadan ableist terimler ile düşündük. Peki, nedir sağlamcılık? Sağlamcılık, engelli bireylere karşı önyargıdır ve ne yapabilecekleri veya hayatlarının nasıl olacağına dair tahminler barındırır içinde. İş ve eğitime ulaşımda zorluk gibi ayrımcılıklara yol açabilir, ve bir varoluş sınıfını diğerine tercih eden baskı sistemlerin ortaya çıkmasına neden olur. Engelli hakları aktivistleri, buna engelliliğin dünyada yaratıcı diğer anlayış ve varoluş yollarını teşvik edebileceğini göstermek de dahil olmak üzere birçok yönden sağlamcılığa meydan okumak için çalıştılar. Bedenler şaşırtıcıdır ve sadece alışkın olduğumuz şekilde değil, çeşitli şekillerde davranabilirler. Engelli bireyler yalnızca tahmin edilenden daha fazla hayatta kalarak değil, aynı zamanda mümkün olan ve istenen standartlara medyan okuyup daha iyi, zengin hayatlara sahip olarak tıp camiasını sık sık şaşırttılar.

(Görsel açıklaması: Siyah bir arka planda, Sanuara Taylor’ın gülümseyen, beyaz çizgilerle çizilmiş bir portresi. Sağ tarafında, yeşil çizgilerle bir deniz ayısı ve beyaz, yeşil, turuncu çizgilerde çeşitli pozisyon ve şekillerde yavru civcivler.) 

III. Hayvan ve engelli özgürlüğü birbirine bağlıdır

Peki, bunların hepsinin insan olmayan hayvanlar ile ne ilgisi var? Bu işte bir bityeniği var diyebiliriz. Engelli bireyler, bazen hayvanlar ile kıyaslanarak “hayvanlaştırılmış”,  yapabildikleri ve yapamadıklarından ötürü sık sık aşağılanmış ve değersiz görülmüştür. İnsan olmayan hayvanlar çoğu zaman kullanılabilen bir şey olarak görüldükleri için, bu onlar için büyük risk demek. Taylor kitabında, sağlamcılığın yaşam ve bedenlerin kapasiteleriyle bağlantılı olarak düzenleme yolunu izleyerek, hayvan ve engelli özgürlüğünün nasıl bağlandığını göstermeye çalışıyor. Hayvanlar genelde daha değersiz görülürler, çünkü insan kuralları ve çevrelerine göre daha az yetileri oldukları düşünülür. Ne bir insan dilini mükemmel şekilde konuşabilirler ne de yoğun ölçüde matematikle ilgilenebilirler. Bu yüzden, sağlamcılığın acısını çeken yalnızca engelli bireyler değil, aynı zamanda insan olmayan canlılardır. 

Bu karşılaştırma büyük önem taşıyor. Can kulağıyla dinlemek gerek. Taylor bu iddiayı ortaya atarken, kendini bir hayvana benzeterek, sanki engelliliği ile yeterince barışık değil ve bedenini kabul edemiyormuş gibi kendini aşağılamakla suçlandı. Taylor, dikkatli bir şekilde baskının kaynağını hedef aldığı yanıtını verdi: bazı yetileri değerli bularak diğerlerini yok sayma ve buna dayalı olarak yaşam değerine karar verme mekanizması olarak ableizm.

(Görsel açıklaması: Siyah bir arka plan üzerinde görüntünün ortasında beyaz çizgilerle bir papağan çizimi var. Bir çubuğun üzerinde duruyor ve üstünde adı yazıyor: Papağan Alex. Aşağıda, yaşam süresi yazıyor (Mayıs 1997-Eylül 2007). İsminin üstünde, yeşil çizgilerle son sözlerinin bit alıntısı var: “İyi ol. Seni seviyorum. Yarın görüşürüz.” Etrafında turuncu ve yeşil çizgilerle çizilmiş küpler ve anahtarlar var.  Yüzünün yanında bir ayna var yine yanında ondan bir alıntı daha var: “Ne renk?” aynaya bakarken kendini kastederek sorduğu bir soru.)

Ancak, bir hayvan ile karşılaştırılmanın neden illa bu kadar kötü bir şey olması gerektiğini düşündü. Bu önyargı, insan olmayan hayvan bedenlerinin ve onlar üzerindeki egemenliği meşrulaştırmaya yol açan, insanların hayvanlar üzerindeki üstünlüğüne inanan türcülüğe dayanır. Türcülük, yalnızca insan olmadıkları için hayvanların yaşamlarını basitçe alabilmemize izin verir. Fakat, birçok yazarın da gösterdiği gibi, bu her zaman insanlara karşı kullanılabilir: “Birini hayvan olarak çağırmak, onu sorumluluklarından arındırılmış, utanmazca nesneleştirilebilen bir varlık haline getirmektir”. 

Sanuara Taylor bize soruyor: “Bu hayvanlığı kabul etmek ya bizi aşağılamak yerine, türcülük ve hayvanlaştırmaya karşı şiddete karşı gelmeye ve hayvan özgürlüğünün bizim özgürlüğümüz ile aslında bağlı olduğunu fark etmemizi sağlarsa?” Bizonlar, ayılar, domuzlar ve diğer insan olmayan hayvanlarla resmedilmiş birçok otoportresinde tam olarak bunu yapıyor. Fakat Taylor temkinli ve bu riski herkesin kolay kolay üstlenemeyeceğini biliyor. Eğitim hakkına erişebilmiş beyaz bir kadın olarak, Taylor hayvanlığa yakınlığın ona korkunç bir şeye mal olmadan, zahmetsiz gelebileceğinin altını çiziyor. Ancak, hayvan olmak bizi bu kadar korkutan şey değil -insanlar da bir yerde hayvanlar sonuçta- fakat bununla gelen insandışılaştırma ve nesneleştirme. Bunlar soyutlamalar değil: “Hayvan ile benzerlik iddiasıyla meşrulaştırılan tüm ırkçı, ableist ve cinsiyetçi sömürü ve baskı geçmişini bilmeliyiz. Sirk adı altında gösteri için insanları hapseden şeyler olduğunu hatırlayın sadece. Ve şimdi hala insan olmayan varlıkları hapseden, bazıları esaret altında yaşam ile başa çıkmalarına yardım olsun diye hayvanlara antidepresanlar veren hayvanat bahçeleri var. 

(Görsel açıklaması: Siyah bir arka planda beyaz çizgilerle bir şempanze çizimi var. Ellerinin yanında ismi ve yaşam süresi: Washow – Eylül 1965, Ekim 2007. Sağında, beyaz çizgilerle bir araştırmacıya “ağla” dediği ve solunda dediği başka bir şey var: “ce-ee, gidiyorum işte.” Turuncu, Çevrede beyaz ve yeşil çizgilerle çizilmiş diş fırçaları, kağıtlar ve arabalar var.)

IV. Engelli hayvan etiği

Kıyım için toplanmış bir kamyon dolusu tavuğu saymayı, dinlemeyi ya da onlara bakmayı denediniz mi hiç? Her bireyin hayatına dikkatinizi verip, onlara biraz zaman ayırdınız mı? Tavuklar ile dolu bir kamyonun büyük bir resmini tamamlamaya çalışan Taylor, çiftlik hayvanlarının engelli olmak üzere üretildiklerini fark etti. Engelleri veya ‘süper yetenekleri’ piyasaya daha iyi hitap etmek için seçiliyor. Et endüstrisinde tavuklar, iskelet sorunlarına neden olan büyük göğüsleri için üretilir. Yumurta endüstrisinde tavuklar, üreme sorunlarına yol açan normal sayılarının aksine, yılda yüzlerce yumurtlayacak şekilde üretilir. Bu kapitalist ekonomide ve muhtemelen, antroposentrik büyüme temelli herhangi bir ekonomide, engelli bir hayvan kârlı ve istenen bir durumdur. Fakat, bu tür bir tüketimi bırakacak olsaydık, hayatta kalmak için en azından kısmen insanlara bağlı oldukları göz önüne alındığında, bu insan olmayanlar nasıl yaşayacaktı? Taylor, hayvan hakları hareketinin engellilik çalışmalarından daha öğreneceği çok şey olduğunu, çünkü sadece yetilerin değil, aynı zamanda bağımlı olmanın da yaşama hakkını belirlememesi gerektiğini öne sürüyor. 

“Bağımlılık köleliği, ataerkilliği, emperyalizmi, sömürgeciliği ve engellilere yönelik baskıyı meşrulaştırmak için kullanıldı. Bağımlılığın dili, onu kullananların sözde endişelendiklerini sömürmeye devam ederken şefkatli ve sempatik gösteren dahice retorik bir araçtır”. 

Bir değer etiği öğrenmek ve hepimizin belirli bir seviyeye kadar birbirimize bağımlı olduğumuzun farkına varmak, hepimiz adına daha iyi yaşamlar için çalışma yolunda iyi, basit bir başlangıçtır. Ayrıca, gücün nasıl çalıştığını ve baskının nasıl işlediğini anlamak, adalet için verdiğimiz birçok mücadelede yardımcıdır. 

“Hayvanların metalaştırılması ve katledilmesi ableist tutumlar ile meşrulaştırıldığında, veganlık radikal bir anti-ableist tutum haline gelir.” Taylor, veganlığı uygulamanın önündeki bazı zorlukların sadece kişisel değil aynı zamanda yapısal da olduğunu kabul ederek bir “sosyal veganizm modeli” önerir. Bazı insanlar yemek seçimleri üzerinde daha az kontrole sahip, bazıları ise gıdaya erişimin zor olduğu bölgelerde yaşar.

“Engelli hayvan etiği, bir diyet olarak veganlığın başkalarına kıyasla bazı insanlar için daha zor olduğunu, ancak antroposantrizme, türcülüğe ve hayvanlara yönelik şiddete karşı çıkmanın sayısız başka yolu olduğunu kabul etmek anlamına gelir. Diğer alanlarda hayvansal ürünlerden kaçınabilir, hayvan endüstrilerin şiddeti hakkında farkındalık yaratabilir, hayvan özgürlüğü hareketlerine katılabilir, insan olmayanların sistemik ekonomik sömürüsünü protesto edebilir ve diğer aktivist çalışmalarınıza birbiriyle ilişkili bir hayvan özgürlüğü konusunu katabilirsiniz. 

Cesurca düşünmek, çelişkileri ve zorlukları kavrayabilmeyi gerektirir. Veganlığı politik olarak, baskıya karşı radikal bir duruş olarak görmek, insan olmayan hayvanların kullanımından kaçınmak için alışkanlıklarımızı değiştirmenin de ötesine geçebilmektir- alışkanlıkları değiştirmek de gerek tabii ki. Birinin insan olmayan hayvan tüketimini meşrulaştırması için, başkalarının sahip olduğu erişim zorluğunun öne sürülmesinin hiçbir sebebi yoktur. 

“Hayvanlaştırılmanın” ve böylece nesneleştirilmenin bazı insanlar için nasıl incitici ve hatta ölümcül olduğunu ve aynı zamanda insan olmayan varlıklar için de kırıcı olduğunu kabul etmeliyiz. İnsan ve insan olmayan hayvanlarda aynı şekilde bazı yetilerin yaşama daha fazla değer ve kıymet verdiği fikrine meydan okumalıyız. Bu riskli bir konu olduğu için, temkinli hareket etmeliyiz. Ancak özgürlük ancak ortaklaşa elde edilebilir. Bir güç ekseni etkilenmeden kalırsa, bizi avlamak ve hükmetmek için geri gelecektir. 

Öyleyse, tilkilerin insan öykülerinin dışında özgürce yaşadığı bir dünya için çalışalım. Diğer hayvanların insan yararı için engelli olmak üzere yetiştirilmediği, kullanılmadığı ve nesneleştirilmediği bir dünya. Karmaşıklığı kavrayabilen, farklılığa değer veren ve şefkati onurlandıran bir dünya. Engelli yaşamlara yürekten değer verirken, engelleyici etkilere meydan okuduğumuz bu dünyada yaşamak için gayret edelim. 

(Görsel açıklaması: Siyah bir arka plan üzerinde, beyaz ve turuncu çizgilerle resmin ortasında iki tavuğun çizimi. Manzara kavisli yollar, rampalar, çim ve yeşil alanlar, çeşitli hareketlilik ve erişilebilirlik yolları ile dolu. Yeşil bir tünele giden bir yolun ortasındalar.)

Referans:
Taylor, Sunaura (2017) Beasts of Burden: Animal and Disability Liberation, New York: The NewPress, ISBN: 9781620971284

Yorumlar:
Vettese, Troy (2017) Review of Beasts of Burden https://radicalantipode.files.wordpress.com/2017/09/book-review_vettese-on-taylor.pdf
Taylor, Chloe (2017) Cripping Animal Ethics. Review of Sunaura Taylor, Beasts of Burden https://animalliberationcurrents.com/cripping-animal-ethics/
Gressel, Madeline (2017) Interview with Sunaura Taylor https://www.bookforum.com/interviews/bookforum-talks-with-sunaura-taylor-18023

Videolar:
A priviledged vegan (2018) How ableism hurts animals https://youtu.be/SxBqoqH6RWE
Earthling Liberation Kollective interview with Sunaura Taylor (2014) https://www.youtube.com/watch?v=6Tj0Us8ySAE

Künye (just wondering):
Yazan: M
Yazı önerileri: Aron Nor
Kaydeden: M & Aron Nor
Çizen: Mina Mimoza
Video ve Ses düzenleme: Aron Nor

Türkçe Çeviri: BurHak- Cansu Özge Özmen, Nefise Mandacı

Show CommentsClose Comments

Leave a comment